Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Büyük Birader'in Yıkılışı-2 (Öykü)

Ertesi gün Okyanusya, çok gürültülü bir sabaha uyanıyordu. Bütün sokaklar, hayvan doluydu; ellerinde pankartlar, dillerinde “Bütün insanlar ve hayvanlar eşittir.” Sloganları… Düşünce Polisine çok iş düşecekti belli ki. Zaten Napoleon’un istediği de buydu; Düşünce Polisinin gücünü zayıflatmak. Büyük Birader şaşkınlık ve panik içindeydi. Hayvanları bir an önce susturmalıydı yoksa bu kıvılcım insanlara da sıçrayabilirdi. Bütün sokaklara Düşünce Polislerini saldı ve hemen bir nefret haftası ilan edip hayvanlar üzerine nefret seansları düzenledi. İlk günler sakin geçse de, ilerleyen günlerde Düşünce Polisinin sabrı tükenmiş, şiddete başvurmaktan çekinmemeye başlamışlardı. Hayvanların da beklediği buydu ve günlerce sürmüştü bu kavga gürültü. Bir Düşünce Polisine dört hayvan ölüyordu fakat Napoleon için bu rakamlar gayet başarılıydı. Günler günleri kovaladıkça iki grubunda gücü azalıyordu. Fakat Napoleon’un özel eğittiği bir kaç hayvan, ormanlarda yeni fedakar örgüt elemanları topluyordu....

Cengiz Aytmatov'u Tanımak

Sevgili okurlar, yazıma hoşgeldiniz. Bu yazımda Cengiz Aytmatov’un hayatı ve eserleri hakkında bilgi vermeyi amaçladım. Kendisini merak edenlere ve kitaplarını okuyacak olanlara yardımcı olması dileğiyle… Kırgız Türklerinden olan Cengiz Aytmatov’un hayatı zorluklarla geçmiştir. 12 Aralık 1928’de Kırgızistan’ın Şeker köyünde doğmuştur. Babası devlet adamı, annesi öğretmendir. Aytmatov’un gençliği 2. Dünya Savaşına denk gelmiştir ve bunun sıkıntılarını hayatı boyunca çekecektir. Yetişkinlerin savaşa gitmeleri sebebiyle, köylerinde kalan gençlere büyük iş düşer ve o gençlerden biri de Aytmatov’dur. 14 yaşında köyün sekreterliğine girer ve burada tarım alanında çalışır. Daha sonraları, okuma yazma bildiği için cephede ölüm haberlerini ailelerine iletme görevi ona verilir. Aytmatov’un babası 1937 yılında Türkleri desteklediği için tutuklanır ve bir daha haber alınmaz. Bir sene sonra babası ve beraberinde 137 kişiyi kurşuna dizerler. Sonrasında gizlice gömülürler. Aytmatov, babasının hain da...

Tarihin İlk Kadın Düşünürü ve Matematikçisi Hypatia

Düşünce tarihinin ilk bilim kadını kimdir, hiç merak ettiniz mi? Peki bu kadını tanımak ve fikirlerini öğrenmek ister miydiniz? Önden buyurun o halde... “İnanmadan önce sorgula ve düşündüklerinin arkasında dur.” Günümüzde, kadının toplumdaki ve bilimdeki yeri hala tartışılıyorken, 1600 sene önce Hypatia’nın bilime ve topluma önemli katkılarda bulunmuştur. Bilim ve zerafeti yanı sıra güzelliğiyle de ünlü olan Hypatia, ilk kadın matematikçi olmakla beraber filozof ve astronomdur. İskenderiye’nin, o zamanlar en ünlü yeri olan İskenderiye Kütüphanesi’nde felsefe, matematik ve astronomi dersleri vermiştir. MS 360’da İskenderiye’de doğmuş ve yine aynı yerde MS 415’ ölmüştür. Hypatia; dönemin gerici zihniyetleri tarafından, düşünce tarzı sebebiyle yok edilmiştir. Onun düşünce tarzı ise yukarıda ki alıntıda olduğu gibi: inanmadan önce sorgulayıp, düşüncelerinin arkasında durmasıdır. “Bizi birleştiren şeyler ayıran şeylerden fazladır. Hepimiz kardeşiz.” Hypatia, babasından aldığı fiki...

Büyük Birader'in Yıkılışı-1 '1984-Hayvan Çiftliği' (Öykü)

 Selamlar sevgili okurlar, yazıma hoşgeldiniz. George Orwell’ın 1984 ve Hayvan Çiftliği kitaplarını duymayan yoktur. Peki bu iki kitabı birleştirseydik nasıl bir sonuç çıkardı? Gelin beraber bakalım. 1984 kitabının büyük biraderinin, Hayvan Çiftliği kitabının hayvanları tarafından yıkılmasını konu alan eğlenceli bir öykü yazdım. Not: Sevdiğim kitaplar, hem aklımda kalsın hem de üzerinde düşünebilmek ve kendi hayal gücümü denemek adına, nihayetinde kendimi, yazı yazmakta da geliştirmek için ara sıra böyle öyküler yazıyorum. Başka bir niyetim yoktur. Öyleyse başlıyoruz... Bilindiği üzere insanlar ile anlaşmayı becermiş olan Napoleon (Domuz) önderliğinde ki hayvanlara artık çiftlikleri yetersiz kalacaktır ve liderleri Napoleon’un yeni bir planı vardır. Ertesi günü herkesi tekrar çiftliğe toplayıp bir konuşma yapar. Bu konuşmada; Artık kendi ülkemizin sahibi olma zamanının geldiğini, insanları yeryüzünden silip yeni dünyanın tek hakiminin hayvanlar olacağını ve yakı...

Düşündürücü 10 Roman Önerisi

Yazıma hoşgeldiniz. Klasik önerilerden farklı olmaya çalışarak; okurken üstünde kafa yoracağınız, üzerine düşünebileceğiniz, size katkı sağlayacak 10 kitap önerisi... 1-Dava/Franz Kafka Kafka’nın en sevdiğim ve farklı bir teması olan bu kitapta; bir dava vardır ama aslında yoktur da… Aslında yaşam tarafından tutuklandığımızı fakat fark etmediğimizi iletmek isteyen, düşündürücü ve sorgulayıcı bir roman.   2-Zorba/Nikos Kazancakis Özgün bir konusu olan bu kitapta; yine düşüneceğiniz ve kafa yoracağınız bir çok unsur bulabilirsiniz. Hatta okuduktan sonra, size yön bile verebilecek bir kitap. Cinsiyet üzerine çok eleştiri almıştır fakat okuyup kendi bakış açınızı yakalayabilirsiniz.   3-Yabancı/Albert Camus 1957 Nobel Edebiyat Ödüllü bu kitapta; başlıktan da anlaşılacağı gibi, topluma, hayata ve ölüme yabancılaşmayı anlatır. Okurken düşündüren kitaplar listesinin üst sıralarında olması gereken bir eser.   4-Yeraltınd...

Ruh Adam Kitap İncelemesi

Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer! Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın. İlk basımı 1972’de çıkan Atsız’ın ‘Ruh Adam’ eseri, yerli edebiyatımızın kuşkusuz en mükemmel romanlarının başında gelir. Atsız’ın en son romanı olmakla birlikte, üzerinde en çok düşünülmesi gereken kitabıdır ki Atsız’ın bu kitapta yaptığı psikolojik tahliller öylesine derin, öylesine harikadır ki; sırf bunun için bile okunup, incelenmeye değerdir. Ayrıca kitapta yapılan tasvirler, olay örgüsü mükemmel diyebiliriz. Atsız’ın hikayeyi anlatım şekli ve olaylara bakış açısı adeta bizleri kitabın içine çeker. Bu anlattıklarıma, hikayenin güzelliği ve verdiği mesajı da ekleyince nolur? Tabiki de her açıdan dolu ve okuyucuyu doyurabilecek, etkileyici bir başyapıt çıkar ortaya. Atsız bu kitabında kendi ruh halini anlatmıştır desek doğru söylemiş oluruz. Öyle ki; kendi fikirlerini, görüşlerini bir de Selim Pusat’a aktarınca, ortaya çok ilginç bir karakter çıkmış olur. Ah Selim Pusat ah… Romanın baş kahramanı...

Sevmek üzerine (Öykü)

 Karanlık odada baş başaydılar. Masada ki mumun kısık ışığı bile kızın güzelliğini göstermeye yetiyordu. Mum ışığına dalmış olan kıza bakarken tam da böyle düşünmüştü erkek. Kızın karanlıkta bile etkisini kaybetmeyen o tatlı yüzünde bir sıkıntı vardı belli ki. Oda da sessizlik hakimdi ve karşılıklı koltukta oturmuş, dışarıda yağan yağmurun sesini dinliyorlardı beraber. Kız, gözlerini mumdan ayırmadan “Bana bugüne kadar bir kere bile seni seviyorum demedin.” Dedi. Erkek bu söylenenlere her zaman hazırlıklıydı. “Seni seviyorum demek… Çok basit iki kelime. Herkes seviyorum diyebilir ama her şey seviyorum demekle olmuyor.” Oysa gerçekten seviyordu kızı ama bunu neden dile getirmiyordu? Şimdi gözlerini tam da erkeğin gözlerine diken kız, “Beni hep böyle laflarla geçiştirdiğinin farkında olmadığımı zannetme.” diyerek, gözlerini pencereye vuran yağmur damlalarına çevirdi. Ah, bu açıdan da ne kadar güzel olduğunu farkında mıydı acaba?   Erkek, bunu söylese de inanmayacağını bildiği iç...