Ana içeriğe atla

Cengiz Aytmatov'u Tanımak



Sevgili okurlar, yazıma hoşgeldiniz. Bu yazımda Cengiz Aytmatov’un hayatı ve eserleri hakkında bilgi vermeyi amaçladım. Kendisini merak edenlere ve kitaplarını okuyacak olanlara yardımcı olması dileğiyle…


Kırgız Türklerinden olan Cengiz Aytmatov’un hayatı zorluklarla geçmiştir. 12 Aralık 1928’de Kırgızistan’ın Şeker köyünde doğmuştur. Babası devlet adamı, annesi öğretmendir. Aytmatov’un gençliği 2. Dünya Savaşına denk gelmiştir ve bunun sıkıntılarını hayatı boyunca çekecektir. Yetişkinlerin savaşa gitmeleri sebebiyle, köylerinde kalan gençlere büyük iş düşer ve o gençlerden biri de Aytmatov’dur. 14 yaşında köyün sekreterliğine girer ve burada tarım alanında çalışır. Daha sonraları, okuma yazma bildiği için cephede ölüm haberlerini ailelerine iletme görevi ona verilir. Aytmatov’un babası 1937 yılında Türkleri desteklediği için tutuklanır ve bir daha haber alınmaz. Bir sene sonra babası ve beraberinde 137 kişiyi kurşuna dizerler. Sonrasında gizlice gömülürler. Aytmatov, babasının hain damgası yemesinden kendi nasibini alır ve uzun yıllar istediği eğitimi alamaz.

Aytmatov, daha sonraları veterinerlik okur ve daha sonra Frunze Tarım Enstitü’nde eğitimine devam eder. İstediği bölüm olan Maksim Gorki Edebiyat Fakültesi’ne ancak 1952 de geçebilen Aytmatov, bu yıllarda bir gazetede yazmaya başlayar. 1963 yılında Lennin Ödülünü alan Aytmatov artık ün kazanmıştır ve eserleri yüz elliyi aşkın dile çevrilir. Daha sonraları siyasetle yakından ilgilenmeye başlar ve Milletvekilliği yapmaya başlar. 2008 yılına kadar Büyükelçi olaral görev yaptığı sırada, ‘Gün Olur Asra Bedel’ kitabının çekimleri için gittiği Rusya’da rahatsızlanır ve tedavi için Almanya’ya getirilir. 10 Haziran 2008 de hayatını kaybeder.

Aytmatov’un gençliği savaşın gölgeleri altında geçmiştir ve bunu bütün eserlerine yansıtmıştır. Bir yazar gördüklerini güzel yazabilir fakat yaşadıklarını hissederek, tekrar yaşayarak yazar. Dolayısıyla Aytmatıv’un eserlerinin başarısını da buna bağlayabiliriz. Eserlerinde Kırgız Türklerinin geleneklerini yaşatmak ve ölümsüzleştirmek istemiştir, bunu başarmıştır da. Mesela, ‘Elveda Gülsarı’ kitabında bir atı anlatır Aytmatov. Kırgız Türklerinde atlar çok önemlidir, ata verilen değer çoktur. Aytmatov’un bu eseri de bunu kanıtlamıştır.

Aytmatov, hemen hemen bütün eserlerinde savaşı işlemiştir. Savaşı derken, savaşın geride bıraktığı yaraları işlemiştir. Savaşa kocasını veya evladını gönderenler, köyde çalışan gençler, savaşın getirdiği kıtlık, ana yüreği, ayrılık, özlem ve hasret…

Kırgız Türkleri; bizim şimdiye kadar koruyamadığımız bir çok kültürü içinde barındırır. Onlar; atlara verdikleri değerden tutun, aile yapısına kadar Türk kalmayı başarmışlardır. Kırgız Türklerinin kültürleri bize çok yakın olduğu için, kitaplarında özlediğimiz bir çok değer bulabilirsiniz. Yani, Cengiz Aytmatov’un eserlerinde her zaman kendimize ait değerler bulmanız mümkündür.

Aytmatov’un dili çok sade çok güzeldir, şeker gibi bir dili vardır. Yaptığı betimlemeler çok ustaca olmakla beraber hikayeleri çok cana yakındır. Kitaplarında anlattığı insanlık çok kıymetli ve bizlerin çok özlediği insanlıktır. Ayrıca Aytmatov, hayvan psikolijisinin tahlillerini de çok başarıyla yapar.

Kitap okuyanlar bilir fakat okumayanlar için; Türk Sinema Tarihimizin ölümsüz filmlerinden olan ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ filmi, Aytmatov’un aynı isimli kitabından uyarlanmıştır. Kitabını okumayanlar için; film ile kitap arasında küçük farklılıklar var, okumanızı tavsiye ederim.


Onun kitapları çiçek kokar. Dostluk vardır bizde olmayan, aşk vardır bize uğramayan, dağ-taş-toprak vardır bizde olmayan. Alın teri vardır, emek vardır… Aytmatov’un eserleri gerçekten okunmalıdır. Başlıca eserlerinin listesini bırakarak yazımı sonlandırıyorum.

 

Başlıca Eserleri

-Gün Olur Asra Bedel

-Selvi Boylum Al Yazmalım

-Elveda Gülsarı

-Cengiz Han’a Küsen Bulut

-Toprak Ana

-Cemile

-Beyaz Gemi

-Dişi Kurdun Rüyaları

Yazdıklarım sizlere bir şeyler katabildiyse ne mutlu bana. Okuduğunuz için teşekkür ederim, saygılarımla…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KAFKAOKUR DERGİSİ GENEL İNCELEME

  Bu incelemeyi Kafkaokur'un farklı, yaklaşık 10 dergisini okuduktan sonra yazıyorum. Dolayısıyla yazdıklarım derginin sadece bu sayısı adına değil, dergi hakkında genel bir incelemedir. 2021 yılında çokça edebiyat dergisi okuma hedefimin başlangıç dergisidir Kafkaokur. Kapaklarındaki sanatçıları anlatan yazıları gerçekten özenle hazırlanmış. Hakkını yiyemem. Kimi sayısını severek okudum, kimi sayısında vakit öldürdüm. Derginin editörü bir blog yazarı ve Kafka hayranıymış. Yayın hayatına büyük bir hevesle başladıkları belli. İlk sayılarıyla güzelde bir çıkış yakaladıktan sonra belli bir kitleye hitap etmeyi başarmışlar. Şimdi de pazarlama teknikleriyle dergiyi ayakta tuttuklarını düşünüyorum: Kapaktan sanatçıyı sakın kaldırma! Bundan birazdan bahsedeceğim. Derginin ilk sayıları -kim ne derse desin- gerçekten tatmin edici. Fakat sayılar ilerledikçe iş farklı bir boyuta ulaşmış: Derginin editörleri hayâllerini gerçekleştirdikten sonra iş ticarete mi döndü, monotonluğa mı sardı yoksa ...

Ayaz (1000kitap Öyküleri)

Yokuşun aşağısında genç bir kadın göründü. Burnu ve yanakları kızarmış, saçları dağılmış, nefes nefese kalmıştı. Sanki yokuşu tırmanmıyordu da Ankara'nın keskin ayazını bedeni ile yarıp ilerliyordu. İçinde kalbinin tam ortasında kaynayarak dalga dalga tüm vücuduna yayılan bir korkuyla, nemli ve iri kara gözleri arkasında kalan dar, karanlık sokağı tarıyordu. Bir eli montunun cebindeki biber gazını sımsıkı kavramıştı. Sokağın karanlık noktalarında bir görünüp bir kaybolan ve duraktan beri onu takip ettiğini düşündüğü adam şimdi görünmüyordu. Yokuşun ortalarına doğru Ankara ayazı artık ciğerlerine öyle bir doluyordu ki bu keskin soğuk ve korkudan dolayı midesi bulanıyordu. Bacakları yorgunluktan birbirine dolanırken bir anda bir el ağzını sertçe kapattı. Yüreği kuş gibi çırpındı. Yay gibi gerilen bedeni kaçmak için debelendi. Can havli ile bağırdı ama ağzını kapatan el öyle sıkıydı ki kulaklarının acıdığını hissetti. İnternette okuduğu haber geldi aklına. Haberde tecavüze uğrayan bir...

Benim Gözümden Atsız

Hüseyin Nihal Atsız'ı kuşkusuz hepiniz duymuşsunuzdur. Onun bende yeri çok farklıdır. Bu vesileyle ilk blog yazım ''benim gözümden Atsız'' olsun istedim. Toplumumuzda yazarlara önyargılı olmak ve bilmediği hâlde yazara çamur atmak gibi bir ata sporumuz var. Bu önyargılar sayesinde Atsız'ı tanıyamayan kitap okurlarımıza, onu kendi gözümden anlatmaya çalışacağım. •Küçük bir tavsiyeyle birlikte açılışı yapalım. Kitap okurları olarak hepimiz   doğal olarak farklı farklı yazarları okuyoruz. Şüphesiz her yazar, yaşadıklarını ve çevresinden etkilendiklerini kitaplarına yansıtır. Dolayısıyla onun çektiği acıları, aşkını, mutluluğunu ya da üzüntüsünü kitaplarında bulabilirsiniz. Tavsiyeme gelirsek; Kitabını okuduğunuz yazarın kendisini de tanırsanız çok daha farklı bir bakış açısıyla kitabı okursunuz. Bunun bende ki en büyük örneği Atsız'dır. Atsız'ın kitapları beni her zaman çok etkilemiştir. Eğer onu tanımasaydım bu kadar etkilenmezdim. Şim...