Ana içeriğe atla

KAFKAOKUR DERGİSİ GENEL İNCELEME


 

Bu incelemeyi Kafkaokur'un farklı, yaklaşık 10 dergisini okuduktan sonra yazıyorum. Dolayısıyla yazdıklarım derginin sadece bu sayısı adına değil, dergi hakkında genel bir incelemedir.


2021 yılında çokça edebiyat dergisi okuma hedefimin başlangıç dergisidir Kafkaokur. Kapaklarındaki sanatçıları anlatan yazıları gerçekten özenle hazırlanmış. Hakkını yiyemem. Kimi sayısını severek okudum, kimi sayısında vakit öldürdüm. Derginin editörü bir blog yazarı ve Kafka hayranıymış. Yayın hayatına büyük bir hevesle başladıkları belli. İlk sayılarıyla güzelde bir çıkış yakaladıktan sonra belli bir kitleye hitap etmeyi başarmışlar. Şimdi de pazarlama teknikleriyle dergiyi ayakta tuttuklarını düşünüyorum: Kapaktan sanatçıyı sakın kaldırma! Bundan birazdan bahsedeceğim.


Derginin ilk sayıları -kim ne derse desin- gerçekten tatmin edici. Fakat sayılar ilerledikçe iş farklı bir boyuta ulaşmış: Derginin editörleri hayâllerini gerçekleştirdikten sonra iş ticarete mi döndü, monotonluğa mı sardı yoksa ellerinde malzeme mi kalmadı anlamadım. Sanki dergiyi bir dahaki aya yetiştirmek için sağdan soldan acele yazı istiyorlardı. Bir aceleye gelmişlik havası vardı bazı sayılarında. Yani ben öyle hissettim.


20. sayılardan sonra görselliği daha fazla önde tutup, sanatçıları pazarlamaya başladılar. Kapağa çok sevilen bir sanatçının resmini koy. 3-5 sayfa o sanatçıdan bahset, geri kalan 40 sayfayı da geneli sıkıcı denemeler, öyküler...


Bunu, popüler edebiyat dergilerinin hepsi yapıyor: Masa, Kafa, Bavul, Ot, Fil, Kafka Okur... Size sesleniyorum! Dergileri, kapağına afilli bir Oğuz Atay resmi koymadan okutturun bize. Yani içindeki yazılar dolu olsun, kapağı olmasın. Ya da iki-üç aylık dergi çıkarın, kaliteli yazılar olsun. Hâlâ böyle bir dergi arayışı içerisindeyim. Şu anlık İzdiham dergisi favorim. Gerçekten kaliteli yazıları var. En azından İzdiham'ı bu dergilerle yan yana koyunca ayırt edebiliyorsun. Sanki bu dergiler hep bir yerden çıkıyor gibi birbirinin tekrarı ve benzeri.


Sonuç olarak: Kafkaokur dergisi ne okunmaz diyenler kadar kötü ne de şahane diyenler kadar güzel. Yanisi, okunur. Kimi yazıyı atlarsınız kimi yazıyı severek okursunuz. Kimi sayıyı beğenir(gerçekten beğendiğim sayıları var) kimi sayıyı beğenmezsiniz. He bir de çok güzel ayraçları var, onlarıda  biriktirebilirsiniz.


Çok daha güzeli olabilir mi? Olabilir. Ben gerçekten edebiyat dergisi arıyorum. Öyle ki içerik yazarlarının isimleri bile aklıma kazınsın. Benim gibi dergi arayışı içinde olanlar Ot ve İzdiham dergisi incelemelerime göz atabilirler. Bir yandan Masa, Tuhaf, Kitap-lık dergilerini okuyorum. Yakında onlarında incelemelerini yazacağım nasipse.


Herkese keyifli okumalar.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ayaz (1000kitap Öyküleri)

Yokuşun aşağısında genç bir kadın göründü. Burnu ve yanakları kızarmış, saçları dağılmış, nefes nefese kalmıştı. Sanki yokuşu tırmanmıyordu da Ankara'nın keskin ayazını bedeni ile yarıp ilerliyordu. İçinde kalbinin tam ortasında kaynayarak dalga dalga tüm vücuduna yayılan bir korkuyla, nemli ve iri kara gözleri arkasında kalan dar, karanlık sokağı tarıyordu. Bir eli montunun cebindeki biber gazını sımsıkı kavramıştı. Sokağın karanlık noktalarında bir görünüp bir kaybolan ve duraktan beri onu takip ettiğini düşündüğü adam şimdi görünmüyordu. Yokuşun ortalarına doğru Ankara ayazı artık ciğerlerine öyle bir doluyordu ki bu keskin soğuk ve korkudan dolayı midesi bulanıyordu. Bacakları yorgunluktan birbirine dolanırken bir anda bir el ağzını sertçe kapattı. Yüreği kuş gibi çırpındı. Yay gibi gerilen bedeni kaçmak için debelendi. Can havli ile bağırdı ama ağzını kapatan el öyle sıkıydı ki kulaklarının acıdığını hissetti. İnternette okuduğu haber geldi aklına. Haberde tecavüze uğrayan bir...

Ruh Adam Kitap İncelemesi

Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer! Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın. İlk basımı 1972’de çıkan Atsız’ın ‘Ruh Adam’ eseri, yerli edebiyatımızın kuşkusuz en mükemmel romanlarının başında gelir. Atsız’ın en son romanı olmakla birlikte, üzerinde en çok düşünülmesi gereken kitabıdır ki Atsız’ın bu kitapta yaptığı psikolojik tahliller öylesine derin, öylesine harikadır ki; sırf bunun için bile okunup, incelenmeye değerdir. Ayrıca kitapta yapılan tasvirler, olay örgüsü mükemmel diyebiliriz. Atsız’ın hikayeyi anlatım şekli ve olaylara bakış açısı adeta bizleri kitabın içine çeker. Bu anlattıklarıma, hikayenin güzelliği ve verdiği mesajı da ekleyince nolur? Tabiki de her açıdan dolu ve okuyucuyu doyurabilecek, etkileyici bir başyapıt çıkar ortaya. Atsız bu kitabında kendi ruh halini anlatmıştır desek doğru söylemiş oluruz. Öyle ki; kendi fikirlerini, görüşlerini bir de Selim Pusat’a aktarınca, ortaya çok ilginç bir karakter çıkmış olur. Ah Selim Pusat ah… Romanın baş kahramanı...