Ana içeriğe atla

Delisin Delisin (Deneme)

Delirmek için ne kadar da sakin bir gün! 

Cem Karaca, "Beni siz delirttiniz." derken, delirdiğini değil delirtildiğini vurgular. Ee, yani? Önemli olan kimin delirdiği değil, kimin delirttiğidir. Demek ki yeryüzünde hiç kimse kendi kendine delirmedi... 

Kitap okuma oranının yüzde beş olduğu bu güzel memleketimizde biz zaten deliler arasında yaşamıyor muyuz? Bu delilerin hepsininde kendi delirme hikâyesi vardır elbet. Madem tüm memleket deli, ya biz nasıl hayatımızı idame ettiriyoruz o zaman? Aslında bütün insanlar deliliğini içinde saklar. Yani her insan delidir ama bunu içinde saklamayı sürdürür. Gün gelir bunu kontrol edemez ve dışarı çıkarır fakat uslandırmasını ve yerine koymasınıda bilir.

Bir düşünsenize, hepimiz normal olsaydık hayat böyle mi olurdu? Bir arkadaşınız deli olmasaydı cebinde parası olduğu halde sizden borç ister miydi? Üniversitede hocanız deli olmasaydı bütünleme sınavını finalden daha zor sorar mıydı? Ya da siz deli olmasaydınız evde kimse yokken çığlıklar atıp dans eder miydiniz?

Bir de uyuşmazlık var içimizde. Düşündüğümüz şey farklı, yaptığımız şey farklı. Örnek olarak işiniz... Mesai saatleri içerisinde bunalıp kendinizi boşluğa bırakma düşüncenizi gerçekleştiremeyip müdürünüzün istediği evrakları hazırlamanızı söylüyorum mesela. Dikkat edin işin içinde bir kahpelik olabilir(!)

Hadi, kabul edin. Hepimiz içimizde bastırmaya çalıştığımız bir deliyle yaşıyoruz. Bu deli, toplum kurallarına aykırı düşünüyor. Ama kime göre? Şimdi, kalabalık içinde yürüyorsunuz ve içinizdeki deli bağırmak istiyor. Bağırsanız insanlar gerçekten deli gözüyle bakacaklar size. Bağırmasanız o insanlardan farkınız olmayacak. Ama hiç düşündünüz mü o insanların kaçı sizin gibi bağırmak istiyor? O zaman bütün insanlar bağırsın, kimse kimseye deli gözüyle bakmasın ama hepimiz delirelim...

Deliyim, delisin, delirttiler!!!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KAFKAOKUR DERGİSİ GENEL İNCELEME

  Bu incelemeyi Kafkaokur'un farklı, yaklaşık 10 dergisini okuduktan sonra yazıyorum. Dolayısıyla yazdıklarım derginin sadece bu sayısı adına değil, dergi hakkında genel bir incelemedir. 2021 yılında çokça edebiyat dergisi okuma hedefimin başlangıç dergisidir Kafkaokur. Kapaklarındaki sanatçıları anlatan yazıları gerçekten özenle hazırlanmış. Hakkını yiyemem. Kimi sayısını severek okudum, kimi sayısında vakit öldürdüm. Derginin editörü bir blog yazarı ve Kafka hayranıymış. Yayın hayatına büyük bir hevesle başladıkları belli. İlk sayılarıyla güzelde bir çıkış yakaladıktan sonra belli bir kitleye hitap etmeyi başarmışlar. Şimdi de pazarlama teknikleriyle dergiyi ayakta tuttuklarını düşünüyorum: Kapaktan sanatçıyı sakın kaldırma! Bundan birazdan bahsedeceğim. Derginin ilk sayıları -kim ne derse desin- gerçekten tatmin edici. Fakat sayılar ilerledikçe iş farklı bir boyuta ulaşmış: Derginin editörleri hayâllerini gerçekleştirdikten sonra iş ticarete mi döndü, monotonluğa mı sardı yoksa ...

Ayaz (1000kitap Öyküleri)

Yokuşun aşağısında genç bir kadın göründü. Burnu ve yanakları kızarmış, saçları dağılmış, nefes nefese kalmıştı. Sanki yokuşu tırmanmıyordu da Ankara'nın keskin ayazını bedeni ile yarıp ilerliyordu. İçinde kalbinin tam ortasında kaynayarak dalga dalga tüm vücuduna yayılan bir korkuyla, nemli ve iri kara gözleri arkasında kalan dar, karanlık sokağı tarıyordu. Bir eli montunun cebindeki biber gazını sımsıkı kavramıştı. Sokağın karanlık noktalarında bir görünüp bir kaybolan ve duraktan beri onu takip ettiğini düşündüğü adam şimdi görünmüyordu. Yokuşun ortalarına doğru Ankara ayazı artık ciğerlerine öyle bir doluyordu ki bu keskin soğuk ve korkudan dolayı midesi bulanıyordu. Bacakları yorgunluktan birbirine dolanırken bir anda bir el ağzını sertçe kapattı. Yüreği kuş gibi çırpındı. Yay gibi gerilen bedeni kaçmak için debelendi. Can havli ile bağırdı ama ağzını kapatan el öyle sıkıydı ki kulaklarının acıdığını hissetti. İnternette okuduğu haber geldi aklına. Haberde tecavüze uğrayan bir...

Ruh Adam Kitap İncelemesi

Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer! Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın. İlk basımı 1972’de çıkan Atsız’ın ‘Ruh Adam’ eseri, yerli edebiyatımızın kuşkusuz en mükemmel romanlarının başında gelir. Atsız’ın en son romanı olmakla birlikte, üzerinde en çok düşünülmesi gereken kitabıdır ki Atsız’ın bu kitapta yaptığı psikolojik tahliller öylesine derin, öylesine harikadır ki; sırf bunun için bile okunup, incelenmeye değerdir. Ayrıca kitapta yapılan tasvirler, olay örgüsü mükemmel diyebiliriz. Atsız’ın hikayeyi anlatım şekli ve olaylara bakış açısı adeta bizleri kitabın içine çeker. Bu anlattıklarıma, hikayenin güzelliği ve verdiği mesajı da ekleyince nolur? Tabiki de her açıdan dolu ve okuyucuyu doyurabilecek, etkileyici bir başyapıt çıkar ortaya. Atsız bu kitabında kendi ruh halini anlatmıştır desek doğru söylemiş oluruz. Öyle ki; kendi fikirlerini, görüşlerini bir de Selim Pusat’a aktarınca, ortaya çok ilginç bir karakter çıkmış olur. Ah Selim Pusat ah… Romanın baş kahramanı...