Ana içeriğe atla

Deli Kurt Kitap İncelemesi



1958 yılında yayımlanan bu muhteşem kitap bize, Osmanlı döneminin Fetret devri'nde bir taht savaşıyla başlayan ve aşka doğru derinleşen bir hikâyeyi anlatır. 

Bir sipahi askeri olan Çakır'ın öyküsüyle giriş yaptığımız bu kitap okuyucuyu daha ilk sayfalarından içine çekmeyi başarır. İlerleyen sayfalarda Deli Kurt ile tanıştıktan sonra hikayê bambaşka bir seyir alır. Deli Kurt'un askerî hayatı ve aşk hikâyesini konu alır. Buram buram Anadolu kokan bu romandan, aşk ve Türkçülük adına da güzel sonuçlar çıkarabilirsiniz.

Kitabın konusundan klasik bir şekilde bahsettiğimize göre, asıl incelemeye, yani kendi çıkarımlarıma geçebiliriz...

Aşktan başlayalım...Atsız'ın kitaplarında anlattığı aşk, bizim hiç bilmediğimiz veya çok uzak olduğumuz bir mevzu olduğu için beni her zaman çok etkilemiştir. Atsız, 'Aşk' kelimesine çok farklı simgesel boyutlar yükleyebilen ve bizi 'aşk' adı altında çok farklı yerlere götürebilen bir yazardır. Kısacası Atsız, aşk'ın simgesel olarak, bizim bilmediğimiz ve birden farklı anlamı ile tanıştırır bizi. 

Simgesel demişken, Atsız'ın psikolojik ve simgesel tasvirlerinin ne kadar başarılı olduğunu "Ruh Adam" kitabını okuyarak öğrendik, devamında bu kitabı okuyarak pekiştirmiş olduk. Peki, bilmeyenler için simgeselin ne olduğunu kısa bir örnek ile açıklayalım: "Ruh Adam" kitabında, Selim Pusat'ın mahkeme karşısında konuşması, aslında Selim'in Tanrı ile konuşmasıdır.(okuyanlar bilir) Bu simgesel tasvire bir örnek olabilir. Tüm bunların sonucunda: Atsız'ın kitaplarını, simgesel tasvirleri göz önüne alarak tekrar okursanız, çok daha farklı anlamlar çıkabilirsiniz.(Tüm simgesel kitaplar için geçerlidir bu)

Simgesel boyut meselesini bitirmeden şunu da eklemek isterim: Aslında sadece Atsız değil, bir çok yazar, yer yer simgesel anlatım kullanır. Önemli olan okurun bunu farkında olup, anlatılan simgenin ötesine geçip asıl mevzuyu anlamasıdır. Bu basit ayrıntıyı kaçırmamanız dileğiyle.

Simgesel tasvirin yanında etkileyici bir anlatım olursa ne olur? "Deli Kurt" olur, "Z Vitamini, Ruh Adam, Bozkurtlar" olur. Atsız'ın dili, okuyucuyu adeta vakum gibi kitabın içine çeker. Sonra ordan oraya sürükler, bir iki tokat atar, kendine getirir. Kitabı bitirirken de, okuyucu aynı vakum gücüyle boşluğa tükürür. Muhtemelen bir kaç günde etkisinden çıkılmaz. Fakat sonra dersin ki: "Ben gerçekten kitap okumuşum..."

Atsız'ın roman kahramanlarından da bahsedelim... Atsız, romanlarında kahramanlarını çok güzel tasvir eder. "Ruh Adam" kitabının kahramanı Selim Pusat buna çok şahane bir örnek olabilir. Kitapta, Selim'in psikolojisini ,ideolojisini, yaşama bakış açısını, düşüncelerini, öylesine detaylı ve içimize işleyerek vermiş ki; Selim Pusat şuan hayatta olsa, kendisini babam kadar iyi tanıyorum diyebilirdim. Bu anlattıklarım bu romanın kahramanı Çakır, Deli Kurt içinde geçerlidir. Atsız, roman kahramanlarını öykülerinin içine çok güzel yakıştırmış ve okurları kahramanlarına hayran bırakmıştır. Şahsen ben Selim Pusat'ın, Çakır'ın, Deli Kurt'un, Öğretmen Ayşe'nin hayatımda olmasını çok isterdim. Mevzunun özü şu ki: Atsız, kahramanlarını çok güçlü, detaylı ve baskın bir şekilde ön planda tutar. Tüm bunlar, romanlarının böylesine güzel olmasının baş etkenlerindendir.

Buraya kadar tamam. Tüm bunların yanında, bir de Atsız'ın Türkçülüğü ve Milliyetçiliği var. Bu kadar güzel, içten bir roman yazabilmesinin ardında bu sebep yatmaktadır. Buraya kadar zaten az kişi dayanıp okuyabildi, dolayısıyla Atsız'ın Türkçülüğünü anlatıp burayı iyice şişirmek istemiyorum. Ben bunu zaten anlatmıştım. Hemen aşağıya linkini bırakıyorum. Vakti olanlar okursa, bana teşekkür ederler.

https://onsekizsifiryediondort.blogspot.com/2020/05/benim-gozumden-atsz.html?m=1

Fakat, buraya kadar dayanıp linki açmak veya açtıktan sonra boyutu büyük geldi diye okumayanlar için tek cümleyle özetlemek gerekirse: Atsız, Türkçülüğü dinden her zaman çok daha önde tutan, hatta kıyaslayamayan bir insandır. Bu yüzden de eleştirilere bile maruz kalmıştır. Hatta, Atsız'ın dini görüşü belli değil denir fakat özelikle bu kitabında farkettim ki: Atsız Müslümanlığı, İslam'ı asla lekelememiş ve aksine dinimizin tüm detaylarını atlamadan, çok güzel bir şekilde anlatmıştır.

Tüm bunları öğrendikten sonra, bu kitabı ve diğer kitaplarını çok daha farklı bir bakış açısıyla ele alabileceğinizden emin olabilirsiniz. Umarım faydası olmuştur. 


Saygılarımla...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KAFKAOKUR DERGİSİ GENEL İNCELEME

  Bu incelemeyi Kafkaokur'un farklı, yaklaşık 10 dergisini okuduktan sonra yazıyorum. Dolayısıyla yazdıklarım derginin sadece bu sayısı adına değil, dergi hakkında genel bir incelemedir. 2021 yılında çokça edebiyat dergisi okuma hedefimin başlangıç dergisidir Kafkaokur. Kapaklarındaki sanatçıları anlatan yazıları gerçekten özenle hazırlanmış. Hakkını yiyemem. Kimi sayısını severek okudum, kimi sayısında vakit öldürdüm. Derginin editörü bir blog yazarı ve Kafka hayranıymış. Yayın hayatına büyük bir hevesle başladıkları belli. İlk sayılarıyla güzelde bir çıkış yakaladıktan sonra belli bir kitleye hitap etmeyi başarmışlar. Şimdi de pazarlama teknikleriyle dergiyi ayakta tuttuklarını düşünüyorum: Kapaktan sanatçıyı sakın kaldırma! Bundan birazdan bahsedeceğim. Derginin ilk sayıları -kim ne derse desin- gerçekten tatmin edici. Fakat sayılar ilerledikçe iş farklı bir boyuta ulaşmış: Derginin editörleri hayâllerini gerçekleştirdikten sonra iş ticarete mi döndü, monotonluğa mı sardı yoksa ...

Ayaz (1000kitap Öyküleri)

Yokuşun aşağısında genç bir kadın göründü. Burnu ve yanakları kızarmış, saçları dağılmış, nefes nefese kalmıştı. Sanki yokuşu tırmanmıyordu da Ankara'nın keskin ayazını bedeni ile yarıp ilerliyordu. İçinde kalbinin tam ortasında kaynayarak dalga dalga tüm vücuduna yayılan bir korkuyla, nemli ve iri kara gözleri arkasında kalan dar, karanlık sokağı tarıyordu. Bir eli montunun cebindeki biber gazını sımsıkı kavramıştı. Sokağın karanlık noktalarında bir görünüp bir kaybolan ve duraktan beri onu takip ettiğini düşündüğü adam şimdi görünmüyordu. Yokuşun ortalarına doğru Ankara ayazı artık ciğerlerine öyle bir doluyordu ki bu keskin soğuk ve korkudan dolayı midesi bulanıyordu. Bacakları yorgunluktan birbirine dolanırken bir anda bir el ağzını sertçe kapattı. Yüreği kuş gibi çırpındı. Yay gibi gerilen bedeni kaçmak için debelendi. Can havli ile bağırdı ama ağzını kapatan el öyle sıkıydı ki kulaklarının acıdığını hissetti. İnternette okuduğu haber geldi aklına. Haberde tecavüze uğrayan bir...

Benim Gözümden Atsız

Hüseyin Nihal Atsız'ı kuşkusuz hepiniz duymuşsunuzdur. Onun bende yeri çok farklıdır. Bu vesileyle ilk blog yazım ''benim gözümden Atsız'' olsun istedim. Toplumumuzda yazarlara önyargılı olmak ve bilmediği hâlde yazara çamur atmak gibi bir ata sporumuz var. Bu önyargılar sayesinde Atsız'ı tanıyamayan kitap okurlarımıza, onu kendi gözümden anlatmaya çalışacağım. •Küçük bir tavsiyeyle birlikte açılışı yapalım. Kitap okurları olarak hepimiz   doğal olarak farklı farklı yazarları okuyoruz. Şüphesiz her yazar, yaşadıklarını ve çevresinden etkilendiklerini kitaplarına yansıtır. Dolayısıyla onun çektiği acıları, aşkını, mutluluğunu ya da üzüntüsünü kitaplarında bulabilirsiniz. Tavsiyeme gelirsek; Kitabını okuduğunuz yazarın kendisini de tanırsanız çok daha farklı bir bakış açısıyla kitabı okursunuz. Bunun bende ki en büyük örneği Atsız'dır. Atsız'ın kitapları beni her zaman çok etkilemiştir. Eğer onu tanımasaydım bu kadar etkilenmezdim. Şim...