1932 yılında yayımlanan Cesur Yeni Dünya, birinci ve ikinci dünya savaşı arasında yazılmıştır. Kitabın yazarı; o zaman ki siyasi ve politik kaos içerisinde, yüzyıllar sonrasında böyle bir dünya olacağını öngörmüştür. Yazarın bu öngörüsünün yanında çarpıcı bir konusu olması, Cesur Yeni Dünya'yı klasik bir distopya yapmak için yeterli olmuştur.
Haberi olmayanlar için kısaca: 'Fahrenheit 451, Biz, 1984, Cesur Yeni Dünya' kitapları "Kara Dörtleme" olarak anılmaktadır. Bu dört distopya kitabında, farklı totariter yönetim şeklinden benzer sonuçlar çıkmaktadır. Sırası önemli olmamakla beraber bu dörtlüyü okumanızı tavsiye ederim.
Cesur Yeni Dünya kitabını değerlendirirken, o zamanların bir diğer efsanesi '1984' kitabıyla karşılaştırmanızı da tavsiye ediyorum. İki kitap arasında en belirgin fark ise yönetim şeklidir. 1984'te bize sunulan sıkı yönetimin tersine bu kitapta her şey aşırı rahat ve sıradan...
Yazar Huxley, bu kitabında yüzyıllar sonrasını öngörmüş olsada kitap günümüz dünyasına çok benziyor diyerek birazda konusundan bahsedelim...
"Herkes herkes içindir."
Kitabın ilk bölümünde bizi kuluçka döneminde embriyolar karşılıyor. İnsanlık artık yumurtalama şeklinde ürüyor ve 'hamile kalmak' tarih oluyor ve düşüncesi bile insanı tiksindiriyor. Bu bebekleri daha küçük yaştayken sınıflara ayırıp; onlara cinsel ilişkinin normal olduğunu, kitaplar ve çiçeklerden uzak durulması gerektiğini farklı yöntemlerle gösteriyorlar. Bu şekilde büyüyen çocuklar henüz genç yaşlarındayken yapması gereken işi sorgusuz sualsiz yapıyorlar ve aile kavramı diye bir şeyden haberdar olmadan mutlu mesut yaşıyorlar. 'Herkes herkes içindir' sloganı altında herkes istediği insanla birlikte olabiliyor. Son olarakta mutluluk hapı... İnsanlar sürekli mutluluk hapı kullanıyorlar ve bu sayede mutlu olup, kafalarına gereksiz detayları takmayıp hayatlarına devam ediyorlar. Toplumda istikrar için nüfus artışının önüne geçiliyor ve nüfus sabit tutuluyor. Bunların dışında, tek eşliliğin devam ettiği, aile kavramının olduğu ve tanrıya inanıldığı 'Ayrıbölge' denilen geri kalmış bir toplum da yaşamaktadır.
Böyle bir dünya hayal edebiliyor musunuz? Yazarın bize anlattığı dünya hemen hemen bu şekildeydi. Bu dünyada birey değil toplum vardır. Dolayısıyla aile denilen şey yoktur. Her şey devletin kontrolü altındadır ve insanlar koyun olduklarından haberleri dâhi yoktur. "Acaba bizler koyun olduğumuzu farkında mıyız?" diye sormadan edemiyorum.
Cesur Yeni Dünya'yı çok farklı açılardan değerlendirmek mümkün. İçerisinde; bilimsel verilerden tutun, insan psikolojisine, ırkçılığa, totalitarizme kadar bir çok unsur bulunduruyor. Kitabı okurken kendinize bir çok konu üzerinden, bir çok soru yöneltmeniz mümkün. Bene en belirgin soru ise: "Acaba bu bulunduğumuz zaman diliminde, Cesur Yeni Dünya'ya ne kadar yakınız?" Sorusu olmalıdır. Bu inceleme-yazımı okuduktan sonra kitabı okumayı düşünen okurlara tek tavsiyem bu soruyu kendilerine sormaları ve muhtemel cevabı kitapta bulmalarıdır.
Doğumumuzdan ölümümüze kadar bize sorgusuz sualsiz dayatılan bir çok durumla karşı karşıya geldiğimizi hemen hemen hepimiz biliyoruz. Böyle bir dönemde bu tarz kitapların okunulması, farkındalık yaratmak için çok isabet olacaktır. İnsanoğlu sorgulayabilen tek canlı olmasına karşın sorgulamayı hiçte sevmediği aşikardır. Kendimize sorabileceğimiz "Nasıl bir dünyada yaşıyoruz, nasıl yönetiliyoruz, insanlık ne durumda, yaptığımız işten mutluluk duyuyor muyuz, Adalet var mı, Tüm insanlar gerçekten eşit mi?" gibi temel soruları bir daha düşünmemizi sağlayacağı, her okuyucunun farklı anlamlar çıkarabileceği güzel bir kitap ile tanışmış oldunuz.
Cesur Yeni Dünya, yazıldığı dönemde çok ses getiren bir yapıt olmasıyla beraber eskimeyen bir eser olabilmiştir. Konusunun çarpıcı ve sıra dışı olmasının yanında akıcı bir hikayesi olması, okuyucuya mükemmel bir tat sunuyor. Tüm okurların bu kitabı okumasını tavsiye ediyor ve keyifli okumalar diliyorum...
Yorumlarınızı esirgemeyin.
Yorumlar
Yorum Gönder