Ana içeriğe atla

Ütopya ve Distopya adına...




Selamlar, yazıma hoşgeldiniz sevgili okurlar. Distopya ve Ütopyanın ne olduğu hakkında fikri olmayanlar için güzel bir yazı hazırladım. Distopya ve Ütopya nedir? Distopik ve Ütopik kitaplar bize ne anlatır? İleride acaba bizi hangisi bekliyor? Biz bunların neresindeyiz? Gelin bunları beraber öğrenelim.

Distopya ve Ütopyanın ne olduğu ile konuya giriş yapmayı deneyelim.


Ütopya, Thomas More'un 1516'da yazdığı veya kısaca Utopia isimli kitabıyla yaygınlaşmıştır. İsmi ilk defa bu kitapta duyulmuştur ve zamanla kalıplaşmış bir sözcük olmuştur. Distopya ise bu düşüncenin anti-tezi olarak ortaya çıkmıştır.


Ütopya: bugün gerçekleşmesi imkânsız toplum tasarımlarıdır. aslında olmayan, tasarlanmış ideal toplum. Buna, bizleri iyi bir geleceğin beklediğini varsaymak diyebiliriz. Yani, iyi olmayı hayal ettiğimiz, özgür olduğumuz bir toplum demek.

Distopya: Bu düşüncenin tam tersidir. Distopik bir toplum otoriter veya totaliter bir devlet modeli ya da benzer bir başka baskıcı sistem altında karakterize edilir. İnsanların özel hayatlarının ortadan kalktığı, sadece devlete ve düzene karşılıksız bir itaat durumu söz konusudur. Yani sürekli baskı altında olmaya, kısıtlı bir özgürlüğe, ağır cezalara mahkum edilmeye vurgu yapıır.
İşte sevgili okurlar, Distopik bir toplum ile Ütopik toplum arasındaki fark bunlardır.



Bizlere, bu gelecekleri göstermek için en güzel yol kuşkusuz kitaplardır. Ütopik ve Distopik kitaplar arasında sürekli bir savaş söz konusudur doğal olarak. Birinde bizi iyi bir gelecek beklerken diğerinde kötü bir gelecekle karşı karşıyayız. Bu sebeple distopya ve ütopya okumanın bizim için çok yararlı olacağını düşünüyorum. Okuduğunuz kitapta anlatılan gelecek ile şuanki durumumuzu kıyaslayarak çok güzel bir iş yapmış oluruz. Gerçekleşmeleri mümkün olmadığı söylense de hangisine yakın olduğunuzu kolayca anlayabiliriz. Bunun sonucunda, az çok bizi nasıl bir geleceğin beklediğini düşünebiliriz. Bunun da sonucunda; tebrikler, düşündünüz. Düşünmek çok güzel bir şey…

Gerçekleşmesi mümkün olmayan ütopyaya sahip olabilir miyiz ya da tam tersi kendi kuyumuzu kendimiz mi kazıyoruz? Biz bunların neresindeyiz? Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir fakat bizi bekleyen bölüm sonunun distopya taraflarında olduğunu düşünüyorum sevgili okurlar. Ütopyaya çok uzağız. Savaşın, açlığın, kıtlığın ve sömürgenin bitmek bilmediği bir toplumda ütopyadan söz edilemez. Ütopyadan söz edilemeyen toplumda bizi tabi ki distopya ayakta karşılar. Mesela George Orwell amca, ‘1984’ adlı bir distopik kitap yazmıştır. Bu kitabı 1948 de yazmıştır fakat günümüzde gayet anlattıklarını yaşıyoruz. Distopya imkansızdıysa nasıl gerçek oldu? Zannımca; ütopya imkansız, distopya ise kapıdan bize bakar demek daha mantıklı. Bizler doyumsuz oldukça her zaman da böyle olacaktır diye düşünüyorum sevgili okurlar.



Kendi sonumuzu, ‘imkansız’ olmasına rağmen tahmin edebiliyoruz ama bunun değişmesini maalesef önleyemiyoruz. Bizler, göz göre göre bu sonucu hakkediyoruz diye düşündüğümü belirterek bu konuda son noktayı koyalım. Selam sana distopya…

Sıra distopik ve ütopik kitaplara geldi...
George Orwell amcanın 1984'ü ve Aldous Huxley amcamızın Cesur Yeni Dünya'sı her zaman karşılaştırılır. Bu iki kitaba kardeş kitaplar diyebiliriz. 1984 kitabında; insanlara uygulanan baskının tam tersi Cesur Yeni Dünya kitabında vardır. Birinde insanlar kafasını kaldıramazken öbüründe aşırı özgür ve rahatdırlar. İkisininde sonucu doğal olarak çok korkunçtur. Bu iki kitabın yaptığının ortasını yapsak, yani ikisini toplasak bir ütopya elde edebilir miyiz acaba? Bir de bu iki kitabın kuzeni Fahrenheit 451 vardır ki bu kitap 1984'e daha yakındır. 1984'ün baba tarafından kuzeni diyelim o halde. Fahrenheit 451 de kitaplar yakılır ve 1984 de olduğu gibi düşünmek, sorgulamak kötü bir şeydir. Ben şahsen bu üçlüyü çok seviyorum ve okumadıysanız kesinlikle tavsiye ediyorum.

  

Bu kitapların yanı sıra, yine Orwell amcanın 'Hayvan Çiftliği' kitabı yine çok güzel bir örnektir. Hayvan Çiftliği kitabında, ütopyadan distopyaya geçiş vardır. İşte benim yukarıda söylediğim şeye geliyoruz sevgili okurlar. Hayvanlar, kendi sonlarını kendileri hazırlar. Kitap "Bütün hayvanlar eşittir" sloganıyla başlar. Fakat ileride bu slogan "Bütün hayvanlar eşittir, bazıları daha eşittir!" sloganına döner. Kitabın özellikle sonu çok etkileyici bir mesaj barındırır. Tavsiyesi kesin olan bir kitaptır. 

Son olarak, kitap tavsiyeleriyle yazımı sonlandırıyorum. Tavsiye edilmekten öte, kesin okunması gereken ütopik ve distopik kitapların listesini aşağıya bırakıyorum. Bir çoğunu duymuşsunuzdur diye tahmin ediyorum. Bu listede olmayan okunması gereken daha nice kitap olduğunu da söylemeliyim.   

|Distopya|
-Franz Kafka/Dava
-George Orwell/Hayvan Çiftliği
-George Orwell/1984 
-Aldous Huxley/Cesur Yeni Dünya
-Ray Bradbury/Fahrenheit 451
-Anthony Burgess/Otomatik Portakal
-Yengeni Zamyatin/Biz

 |Ütopya|
-Platon/Devlet
-Thomas More/Utopia
-Farabi/İdeal Devlet
-Edward Bellamy/Geçmişe Bakış
-Campanella/Güneş Ülkesi
-Francis Bacon/Yeni Atlantis

Sevgili okurlar, vaktinizi çaldığım için teşekkür ederim. Saygılarımla…



Yorumlar

  1. Yazınızda geçen kitapların bir çoğunu okumuştum.Okumadıklarımı da okumak isterim.Emeğinize sağlık.O kadar faydalı ki yazılarınız bana çok şey kattı açıkçası 👍👏😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elimden geldiğince dolu şeyler yazmaya çalışıyorum ve haliyle ilgilenen kitle azalıyor. Sizin gibi okurlar lazım bana, eksik olmayın. Elimden geldikçe faydalı şeyler yazacağım. Çok teşekkürler. :))

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KAFKAOKUR DERGİSİ GENEL İNCELEME

  Bu incelemeyi Kafkaokur'un farklı, yaklaşık 10 dergisini okuduktan sonra yazıyorum. Dolayısıyla yazdıklarım derginin sadece bu sayısı adına değil, dergi hakkında genel bir incelemedir. 2021 yılında çokça edebiyat dergisi okuma hedefimin başlangıç dergisidir Kafkaokur. Kapaklarındaki sanatçıları anlatan yazıları gerçekten özenle hazırlanmış. Hakkını yiyemem. Kimi sayısını severek okudum, kimi sayısında vakit öldürdüm. Derginin editörü bir blog yazarı ve Kafka hayranıymış. Yayın hayatına büyük bir hevesle başladıkları belli. İlk sayılarıyla güzelde bir çıkış yakaladıktan sonra belli bir kitleye hitap etmeyi başarmışlar. Şimdi de pazarlama teknikleriyle dergiyi ayakta tuttuklarını düşünüyorum: Kapaktan sanatçıyı sakın kaldırma! Bundan birazdan bahsedeceğim. Derginin ilk sayıları -kim ne derse desin- gerçekten tatmin edici. Fakat sayılar ilerledikçe iş farklı bir boyuta ulaşmış: Derginin editörleri hayâllerini gerçekleştirdikten sonra iş ticarete mi döndü, monotonluğa mı sardı yoksa ...

Ayaz (1000kitap Öyküleri)

Yokuşun aşağısında genç bir kadın göründü. Burnu ve yanakları kızarmış, saçları dağılmış, nefes nefese kalmıştı. Sanki yokuşu tırmanmıyordu da Ankara'nın keskin ayazını bedeni ile yarıp ilerliyordu. İçinde kalbinin tam ortasında kaynayarak dalga dalga tüm vücuduna yayılan bir korkuyla, nemli ve iri kara gözleri arkasında kalan dar, karanlık sokağı tarıyordu. Bir eli montunun cebindeki biber gazını sımsıkı kavramıştı. Sokağın karanlık noktalarında bir görünüp bir kaybolan ve duraktan beri onu takip ettiğini düşündüğü adam şimdi görünmüyordu. Yokuşun ortalarına doğru Ankara ayazı artık ciğerlerine öyle bir doluyordu ki bu keskin soğuk ve korkudan dolayı midesi bulanıyordu. Bacakları yorgunluktan birbirine dolanırken bir anda bir el ağzını sertçe kapattı. Yüreği kuş gibi çırpındı. Yay gibi gerilen bedeni kaçmak için debelendi. Can havli ile bağırdı ama ağzını kapatan el öyle sıkıydı ki kulaklarının acıdığını hissetti. İnternette okuduğu haber geldi aklına. Haberde tecavüze uğrayan bir...

Benim Gözümden Atsız

Hüseyin Nihal Atsız'ı kuşkusuz hepiniz duymuşsunuzdur. Onun bende yeri çok farklıdır. Bu vesileyle ilk blog yazım ''benim gözümden Atsız'' olsun istedim. Toplumumuzda yazarlara önyargılı olmak ve bilmediği hâlde yazara çamur atmak gibi bir ata sporumuz var. Bu önyargılar sayesinde Atsız'ı tanıyamayan kitap okurlarımıza, onu kendi gözümden anlatmaya çalışacağım. •Küçük bir tavsiyeyle birlikte açılışı yapalım. Kitap okurları olarak hepimiz   doğal olarak farklı farklı yazarları okuyoruz. Şüphesiz her yazar, yaşadıklarını ve çevresinden etkilendiklerini kitaplarına yansıtır. Dolayısıyla onun çektiği acıları, aşkını, mutluluğunu ya da üzüntüsünü kitaplarında bulabilirsiniz. Tavsiyeme gelirsek; Kitabını okuduğunuz yazarın kendisini de tanırsanız çok daha farklı bir bakış açısıyla kitabı okursunuz. Bunun bende ki en büyük örneği Atsız'dır. Atsız'ın kitapları beni her zaman çok etkilemiştir. Eğer onu tanımasaydım bu kadar etkilenmezdim. Şim...