Hüseyin Nihal Atsız'ı kuşkusuz hepiniz duymuşsunuzdur. Onun
bende yeri çok farklıdır. Bu vesileyle ilk blog yazım ''benim gözümden Atsız''
olsun istedim.
Toplumumuzda yazarlara önyargılı olmak ve bilmediği hâlde
yazara çamur atmak gibi bir ata sporumuz var. Bu önyargılar sayesinde Atsız'ı
tanıyamayan kitap okurlarımıza, onu kendi gözümden anlatmaya çalışacağım.
•Küçük bir tavsiyeyle birlikte açılışı yapalım. Kitap
okurları olarak hepimiz doğal olarak
farklı farklı yazarları okuyoruz. Şüphesiz her yazar, yaşadıklarını ve
çevresinden etkilendiklerini kitaplarına yansıtır. Dolayısıyla onun çektiği
acıları, aşkını, mutluluğunu ya da üzüntüsünü kitaplarında bulabilirsiniz.
Tavsiyeme gelirsek; Kitabını okuduğunuz yazarın kendisini de tanırsanız çok
daha farklı bir bakış açısıyla kitabı okursunuz. Bunun bende ki en büyük örneği
Atsız'dır. Atsız'ın kitapları beni her zaman çok etkilemiştir. Eğer onu
tanımasaydım bu kadar etkilenmezdim. Şimdi sizlerde tanımalısınız.
Peki ne anlatacağım? Tabi ki sizlere yazarın biyografisini
sunmayacağım.(bunu her yerde bulursunuz) Onu, küçük araştırmalarım sonucunda
kendi gözümden, beni etkileyen yerlerini anlatacağım. Evet anlatacağım çünkü
Atsız'ın kitapları, hikayesi güzel olduğu için veya rastgele raflarda görüldüğü
için okunsun istemiyorum. Böylesine milliyetçi bir insanın unutulmasını
istemiyorum.
Vaktiyle bir Atsız varmış arkadaşlar...
•Tam adı "Hüseyin Nihal Atsız" olan sevgili
yazarın asıl mesleği öğretmenliktir. Liseyi bitirdikten sonra Askeri Tıbbiye'ye
kayıt olan Atsız bu zamanlarda Türkçülük etkisine girmiş ve 3. sınıftayken Ziya
Gökalp'in cenaze töreninden sonra, Türkçülük fikrine karşı olanlarla kavgaya
tutuşur. Bu husumet dolayısıyla ilerleyen günlerde bir teğmene selam vermediği
gerekçesiyle okuldan atılır.
Atsız'ın, Türkçülük davasına başladığı harbiye yıllarında
beni etkileyen ve kendisini tanımama vesile olan bir olaya değineceğim.
Dinlerken gözlerinizin dolmaması imkan haricidir. Atsız bu yıllarda bir şiir
yazmıştır ki hikayesi yürek burkucu. Topal Asker hikayesini duymuş muydunuz
sayın okurlar?
Buraya bir video linki bırakıyorum ve hikayeyi bu linkten
keyifle dinleyebilirsiniz. Atsız'ı tanımak istiyorsanız es geçmeyin bu linki.
Atsız'ın yazmış olduğu bu şiiri, bir de türkü olarak Ozan
Ünsal'ın ağzından dinlemek isterseniz, linkini buraya bırakıyorum. Açıklama
kısmında şiirin sözleri bulunuyor, dinlerken göz atabilirsiniz.
Atsız bu hikayede, ne kadar milliyetçi olduğunu bir kez daha
kanıtlamıştır. Dinlediyseniz Atsız'ı tanımaya devam edebiliriz..
•Okuldan atıldıktan sonra yatılı edebiyat fakültesine kayıt
olur ve hemen akabinde askere çağırılır. Mecburen üniversiteyi askerden
döndükten sonra bitirir. Bu dönemde
yazmaya başlamıştır ve biliniz ki Atsız, ilk mecmuasından ölümüne kadar bütün
eserleri Türkçülük ve Milliyetçilik üzerinedir. Mektuplarından, verdiği
konferanslara katar hepsi. Sevgili okurlar, hepsi. Mezun olduktan sonra kısa
bir süre üniversitede asistanlık yapar fakat yazdıkları gerekçesiyle görevine
son verilir. Neticesinde asıl mesleği olan öğretmenliğe nihayetinde
başlamıştır.
Türkçülük ile ön plana çıkan Hüseyin Nihal Atsız'ın ne kadar
güzel sevdiğini kanıtlayan güzel bir hikayeye geldi sıra.
•Atsız, öğretmenlik yaptığı yıllarda, yeni atandığı okulda
bir meslektaşı gözüne çarpar. Kendisi yeşil gözlü bir hanımdır. Gençlik yılları
fikir ve dava yolunda geçtiği için, o zamana kadar hiçbir kadına ilgi
duymamışken, yeşil gözlü hanıma iyice kaptırır kendini. Neticesinde açılmaya
karar verir. Bir şiir yazar ve yeşil gözlü hanımın dolabına koyar. Yeşil
gözlü hanım ise zarfı bulduğunda, zarfı açmadan olduğu gibi Atsız’a geri verir.
Atsız sonraları çıkardığı şiir kitabında, bu şiire “Geri
Gelen Mektup” ismini koyarak yayımlar. O yeşil gözlü hanım ise Atsız ile mezara
bir sır olarak gider.
Fakat şöyle bir gerçek var; şiir o kadar güzeldir ki, yeşil
gözlü hanım bu şiiri açıp okusaydı, Atsız'dan etkilenmemesi imkansızdı. Sözler
öylesine derin ve güzel ki, bu sözler karşısında kim olsa diz çökerdi. Şayet o sözlerden
ben bile etkilendim.
Hemen, bu şiiri şarkı
olarak söyleyen bir ablamızın linkini bırakıyorum(bilen çoktur) ve kesinlikle
sözlerine dikkat kesilerek dinlemenizi tavsiye ediyorum. Şiirin sözleri,
videonun açıklama kısmında bulunmaktadır. Şiire göz atmadan bu anlattığım
hikayenin anlamına varamazsınız. Sözlere bakarken de şarkısını
dinleyebilirsiniz.
Derler ki: "Nazım Hikmet gibi sevseydik bunun adı aşk
olurdu, Atsız gibi seviyoruz bunun adı yangın."
•Atsız ile ilgili, bende ilgi uyandıran başka bir hadise
daha var ki sıra ona geldi sevgili okurlar. Atsız-Sabahattin Ali çatışması...
Şimdiden belirtmek isterim ki ben Sabahattin Ali'yi çok severek okuyorum ve
beğeniyorum. Hatta bütün kitaplarını okudum diyebilirim. Anlattıklarımda kendi
adıma Sabahattin Ali'ye en ufak çamur atma veya kötüleme söz konusu değildir.
Atsız, öğretmenlik yıllarında çıkardığı bir dergide, Sabahattin Ali’ye ‘vatan
haini’ demiştir. Bu sebepten 4 ay hapis yatar ve dergi kapatılır. Bu hadiseden
küçük bahsedeyim sizlere.
Bildiğiniz üzere Türkçü ve Turancı olan Atsız, bir zamanlar
Sabahattin Ali'yle çok iyi dostluğu vardır. Sonraları Sabahattin Ali, kendini
"Romantik Komünist" olarak tanımlayan Nazım Hikmet ile tanışır.
Neticesinde fikirleri değişmeye başlar. Bunu fark eden Atsız, kendisine mektup
yollar ve Sabahattin Ali'den de cevap gecikmez. Bu şekilde mektuplaşmalar
sonucu 3 mayıs olayları gerçekleşir. 3 mayıs olayı, yukarıda bahsettiğim ‘vatan
haini’ ithamının mahkemeyle sonuçlanmasıdır. Bu olay biraz derin olacağı için
ona değinmiyorum fakat ilgilenenlere hemen linki bırakıyorum.
•Tam da bu süreçte Atsız ile Sabahattin Ali’nin
mektuplaşmaları vardır. Bu olayda etkilendiğim bir husus vardır: Atsız'ın,
Sabahattin Ali'ye yazdığı mektup. Dolayısıyla Atsız'ın, Türkçülükten Komünizme
geçen Sabahattin Ali'ye karşı tavrı, tutumudur. Atsız'ın yazdığı mektubun,
video olarak linkini bırakıyorum ve Atsız'ı anlamak isteyenlerin dinlemesini
tavsiye ediyorum. Videoya geçmeden önce şunu belirtmeliyim ki: Sabahattin Ali, kötü
bir yazardır veya Komünisttir demiyorum, kimse yanlış anlamasın. Sadece
Atsız'ın bu konu hakkında görüşlerini belirttim. Değinmek istediğim; Atsız’ın bu konuda ki
duruşu ve tavrıdır ki beni de ilgilendiren budur.
Not: Videoda sadece Atsız’ın yazdığı mektuplardan
bahsedilmiş dolayısıyla biraz taraflı gibi duruyor fakat Sabahattin Ali’nin de
bu mektuplara gayet iddialı cevapları vardır.
Bu videodan sonra, Atsız'ın kaleminden Sabahattin Ali'yi
öğrenmek isterseniz diye yine bir link bırakıyorum.
Vermiş olduğum linkte, Atsız'ın "İçimizdeki
şeytanlar" adlı yazısı yine benim anlattıklarım dışındadır fakat şunu
eklemeliyim ki: Sabahattin Ali'nin "İçimizdeki Şeytan" kitabında,
Atsız'ı anlattığı rivayet edilir. Herhalde Atsız bu yazısının başlığını buna
cevap olarak "İçimizdeki Şeytanlar" yapmış olabilir diyerek bu konuyu
da kapatalım.
•Belirtmiş olduğum gibi, Atsız'ın dik duruşu ve davasına
inancıdır benim değinmek istediğim. Onun Türkçülüğü milliyetçiliğidir, bu
uğurda verdiği savaştır. Yukarıda bahsettiğim davada, Atsız’la beraber
Alparslan Türkeş de yargılanmıştır.
Alparslan Türkeş demişken; Atsız, Türkeş'le de bu dava
aleyhinde yol ayrımına gelmiştir. Aralarında geçen olay hakkında çok net
bilgiler bulamadığım için boş konuşmaya lüzum görmeyip bulduğum bir kaynağı
paylaşıyorum ve yine isteyen göz atabilir.
Bu olayla ilgili tek bir şey söylemek istiyorum: Bulduğum
birkaç bilgiye göre (emin olmamakla beraber) Atsız; bu davada, her koşulda dik
durmuş fakat Türkeş'in ise daha farklı bir üslupta durduğu Atsız’ın gözünden
kaçmamıştır ve bu husustan sonra Türkeş ile olan milliyetçilik anlayışının
farklı olduğunu düşünmüştür. Bu sebepten yolları ayrılmıştır da diyebiliriz. İşte
yine dik duruş örneği.
•Sonlara doğru gelirken, Atsız Türkçülük adı altında birçok
dergi çıkarmıştır. Kendi savaşını bu kulvarda da sürdürmüştür. Konuyu
uzatmadan, bu dergileri de sizlerle paylaşıyorum.
Araştırmalarım neticesinde Atsız'ın Türkçülüğü konusunda şüphem
kalmadı fakat aydınlanmayan bir konu var ki o da Atsız’ın dini görüşü
•Dini görüşü biraz farklıydı Atsız'ın. Bu konuda çeşitli
söylentiler vardı. Ateist diyenler, Deist yazanlar... Ama hiçbir kaynakta tam
olarak dini inancı şöyledir veya böyledir yazan bir yere rast gelmedim. Fakat
kimliğine Şamanizm yazdırdığını bir kaynaktan buldum. Atsız'ın İslam ve
Müslümanlık hakkında yazdıklarını okuyunca, en azından dine bizim gibi bağlı
olmayan ya da gerçekten inanmayan biri olduğu kanaatine varmak zor değil. Fakat
bu demek değildi ki Atsız bizleri hor görüyor veya Müslümanları sevmiyor. Aksine
dinimize ve inanana saygısı çoktur.
Atsız, sadece Türkçülüğü ve Turancılığı,
dinimizden çok daha öte tutuyordu. Türkçü olmak, dinden daha kıymetli ve asildi
onun için. Bu sebepten olacak ki Atsız'ın dini inanışı hakkında bunlar dışında
(sağlam kaynaklarda) pek net ve tutarlı bilgiler bulamadım. Bulan varsa yorumda
belirtebilir.
Bu arada kendisinin Müslümanlık hakkında yazdıklarının
linkini buraya bırakıp, dini görüşü için yorumları size bırakıyorum ve bu
konuyu da burada kapatıp devam ediyorum. İsteyen göz atabilir.
•Atsız'ı tanımak için tabi ki oğluna yazdığı mektubu
okumadan olmazdı. Oğlu bir buçuk yaşındayken ona vasiyet olarak yazdığı mektup.
Bu satırlarda beni etkiledi. Mektupla alakalı bir şey yazmaya gerek yok,
linkten okumanız yeterlidir. Fakat şunu eklemeliyim ki; ne yazık, oğlunun
ileride komünist olmasına engel olamamış bu yazdıkları.
Oğlu Yağmur Atsız |
•Son olarak; Eski Türk geleneklerine göre isim kazanmayı hak etmediğini düşünerek aslında "Adsız" soyadını almak istese de "Atsız" soyadını almıştır.
•Daha da uzatmayarak burada noktayı koyalım. Ben sizlere
Hüseyin Nihal Atsız'ın hayat hikayesini anlatmadım. Kendimce; görüşünü,
duruşunu, davasını, neden tanınması ve neden okunması gerektiğini kısaca anlattım.
Artık daha da araştırmak isteyenin önünde Google amcası her zaman açık. Ben
Hüseyin Nihal Atsız'ı böyle bildim. Sizlerde bilin. Bildirin. Türkçülük adına
mücadele veren, dik duran ve davasında ceza bile yatan Atsız'ı bilin.
•Yazdıklarımı okuduysanız ve hala 'Ruh Adam' kitabını okumadıysanız kesinlikle hemen okumalısınız. Yazdıklarımdan sonra kitabı çok daha iyi anlayacaksınız çünkü ilk başta dediğim gibi her yazar çevresinden, yaşamından etkilendiklerini eserlerine yansıtır.
Yazımda ismi geçenlerden hiçbirini kötülemek gibi bir derdim
yok. Bazı bölümlerde tartışmaya açık olan yerlerde olabilir.
Fakat ben Atsız'ın yukarıda belirttiğim özelliklerini anlatmak istedim. Yoksa kimseye çamur atma gibi bir niyetim yok.
Demiş Atsız ata. Peki o halde.
-Vaktiyle bir Atsız varmış...
Saygılarımla.
Bu dünyaya yazar olmak için gelmişsin diyebilirim. Gerçekten çok başarılısın, yazıların, kelimelerin tam yerinde. İnşallah böyle devam edersin.
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ediyorum, çok mutlu ettiniz beni. Güzel yazılar paylaşacağım inşallah. Arada girip bakmayı ihmal etmeyiniz. :))
Sil